Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

AK PARTİ AKP´ye Karşı

Veysi DÜNDAR

AK PARTİ AKP´ye Karşı

2018 ekonomik krizi derinleştikçe, Türkiye´den siyaset manzaraları da giderek tarihten anekdotları daha da fazla çağrıştırıyor. Uzayan bir iktidarın bir hesaba göre 24 başka hesaba göre 16 yıllık fasılasız hegemonyası kaçınılmaz biçimde deformasyonlara kapı açıyor. Hele ki ağır bir iktisadi sıkıntı tüm vecheleri ile ülkeye yerleşirken, buna dair çözümlerin de kendi içindeki çelişik yapısı olayları daha da giriftleştiriyor.

Tek parti iktidarı, parti devleti ile selamlaşıyor. Muhalefete dönük katı ve uzlaşıdan uzak tutumlar, kamusal denetime olan ilgisizlik durumun vahametini daha da artırıyor. Bütün bu tablo içinde ilginç bir tepkinin geliştiği de gözden kaçmıyor. 16 yıllık bir iktidarın her şeyi burun dikine yapıp en sonunda birden karşısında koca bir duvar bulması diye resmedilecek ekonomik, sosyal ve siyasal tablo eleştiriyi zorunlu kılıyor. Ama tamamından bizatihi kendi mesul olan bir iktidarın öznesiz bir eleştiri söylemi ile ortaya çıkışı, takip edenlerde garip bir yabancılaşma hissi doğuruyor. Buna iktidara 2015´ten beri destek veren sözde muhalefet özde yardımcı iktidar partisinden de, benzer katkılargelmeye başlayınca ?ne oluyor? sorusu daha da öne çıkıyor.

 

Geçmişi kötüleyerek güncel duruma dair kendini kurtarma konusunda en bilinen anekdotSovyetler Birliği´nin iki efsane lideri arasında geçer. Kruşçev, Brejnev´e iktidarı devrederken zor zamanlarda açmak üzere iki mektup bırakır. Gerçekten işler çok kötü gittiğinde Brejnev ilk mektubu açar. Mektupta ?senden öncekileri kötüle? yazıyordur. Gerçekten de taktik işe yarar ve bütün suçu kendisinden öncekilere yani Kruşçev´e atan Brejnev bu zor dönemi atlatır.

Lenin sonrası Sovyetler, giderek ağırlaşan bir bürokrasinin ve yükselen bir otoritenin yarattığı idari ve ekonomik açmazlar, bireylerin ve halkların yükselen özgürlük talebi karşısında çaresiz kalmıştı. Ülkenin tek adamlı, tek partili sistemi içinde zorlandığı durumda ortaya atılan geçmişe dair eleştiriler bu gerçekliği şüpheli de olsa, ilginç hikayede yer verildiği üzere hiç de şaşırtıcı değil. Ama arada şöyle bir fark var ki; eleştirilen geçmiş bizatihi mevcut siyasi iktidarın kendi eseri. Türkiye hiç bir zaman çok güzel şehirlerin, çok güzel yeşiliklerin ülkesi olmadı. Ama olan bir şey varsa; o da Sn. Erdoğan´ın bu demecinde beyan ettiği ruh kaybının ve dikey mimarinin en yoğun yaşandığı dönem Akparti iktidarı döneminde olması idi.

Defalarca yazdık. Nurettin Sözen Park Oteli yaptırmadı. Ama Akparti bırakın Park oteli ondan kat be kat büyük gökdelenleri hem de emsal kurallarını parça parça edip İstanbul´a nakşetti. Bunu da defalarca yazdım. Ama daha ne kadar yazılsa az gelecek ve bu gerçekliği hazmetmemek en büyük aymazlık olacak gelecek kuşaklar için.

Hatta bu tablo içinde Gezi´yi şehrin kendisine uygulanan bu emsalsiz inşaat baskısına gayrı ihtiyari ve doğal tepkisi olarak tanımlamanın da mümkün değil, zorunlu olduğunu da anlamış olduk.

Geziyi kriminalize eden iktidar aklı bugün dikey mimariyi, şehirlerin ruh kaybını sorguluyor. Yani aslında kendini sorguluyor.

Sn. Erdoğan çok da kabul etmese de oy tabanını değil ideolojik mirasını devraldığı Süleyman Demirel için de ?plan? değil ?pilav? mühimdi. Çanak çömlek diye aşağılanan insanlık mirası aslında İstanbul´un kadim kent anlayışını temsil ediyordu. Bütün bu nobran iş yapma celadetinin neticesinin kendi kendini ilga eden bir söyleme dönüşeceği baştan da belli idi. Uyarılar dinlenmedi. Ben yaptım oldu dendi. Şimdi ise kendi geçmişini inkar edip sıfırdan hikaye yazma telaşı göz önünde.

Kruşçev, Brejnev´e bıraktığı mektupta kendini kötülemesini, ikinci mektupta ise iki mektup tanzim etmesini salık vermiş.

İktidarın uzun ve gittikçe rakipsizleşen iktidar macerası sadece seçmen sandığında ekseriyete dayalı yüzde 50+1 formülü ile bugünlere geldi. Bundan sonra ise rakiplerinin kendisi için yaptığı eleştirileri rakipsiz ortamda kendi kendine yapmaya başlayan bir monolog düzlemine dönüştü.

Akparti seçimi kaybetmeden kendi diskurunu ve ideolojisini terk eder mi bilinmez. Ama bilinen şu ki bizim bundan aylar önce ?bu zamana kadar ne yaptı iseniz, tam tersini yapın? tavsiyesi ilgili yerlerde karşılığını bulmuş. Buna itiraz etmek mümkün değil. Ama demokrasinin kurallarına geri dönüşü de talep etmek boynumuzun borcu.

Ruhunu kaybeden sadece şehirler değil çünkü?



Anahtar Kelimeler: PARTİ Karşı

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz