Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Ailenin nefsinden ruhuna

Leyla İPEKÇİ

Ailenin nefsinden ruhuna

Hükümet rakamlarına göre her yıl İngiltere ve Galler´de 13 yaş ve altı 300 çocuk hamile kalıyormuş. 2002´den beri ise 15 yaş altı 63 bin küsur çocuk doğum yapmış. Aslında şaşırmadığımı belirteyim. Yıllar önce son İngiltere seyahatim sırasında markete girmiş bir gencin herkesin gözü önünde bir kıza tecavüz edişi konuşuluyordu. Ve bu vakaların istatistiklere geçse de gündemden saklandığı herkesçe malumdu.

Evet İngiltere´de Bilgi Alma Özgürlüğü Yasası çerçevesinde basına açıklanan verilere göre bu 63 bin çocuğun yaş dağılımı da şöyle: 12 yaşında 268, 13 yaşında 2 bin 257, 14 yaşında 14 bin 777 ve 15 yaşında 45 bin 861. Aynı zamanda bu hamile kalan kızların yüzde 60´ının kürtaj olduğu ortaya çıkarken, kayıtlara geçmeyen çok sayıda doğum olduğu da belirtiliyor.

Bizdeki çocuk gelinler ataerkillikten kaynaklanan nasıl bir sorunsa, özgür cinsellikten kaynaklanan sorun da aynı; yine kadını mağdur ediyor.

Genç kızları ataerkil şiddet ve erken evlilikten kurtararak özgürleştirmeyi vadeden terör örgütlerinin onları nasıl cinsel olarak istismar ettiği, bedenlerini nasıl rehin aldıkları, birkaç yıl içinde dağdan cesetleri gelen genç kızların özgürleşme vaadiyle canlı bombaya nasıl dönüştürüldüğü gibi çok ağır sorunların neresindeyiz; bu tanıklıkların ne kadarı kayda geçiyor, henüz muamma bizde de. Lakin görünür ve görünmez şiddet aile içi ve aile dışı her coğrafyada, sınıfta, kültürde, kesimde devam ediyor.

***

Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından düzenlenen üçüncü Uluslararası Kadın ve Adalet zirvesinin teması ?ailenin güçlendirilmesi´ üzerineydi. Dokuz ülkeden bakan veya bakan yardımcıları ile yirmi civarında ülkeden çok sayıda akademisyen, araştırmacı, yazar, bürokrat, siyasetçi, sivil toplum temsilcisi, gazeteci ve gönüllü katıldı.

Modern dünyada aileyi bekleyen tehditler ve fırsatlar, daha iyi bir iş ve aile dengesi için öneriler, ailenin birleştirici gücü olarak din, medyanın aile dinamikleri üzerindeki etkisi, aile içi şiddet ve istismar, çatışmaların ve yoksulluğun aile üzerindeki etkisi gibi konular ele alındı.

Acizane son bölümde bir sununum olacaktı, sağlık sorunum yüzünden katılamadığım için biraz olsun açmaya çalışayım önerilerimi.

***

Ailenin bir yanı geçmişimize bağlanır. Atalarımız, geleneklerimiz, köklerimiz, mazimiz, çekirdeğimiz akla gelir aile deyince. Kaçınılmaz bir kader gibi. Bir de gelecekte devam edecek yeni bir aileyle kurulacak olan bağ akla gelir. Çoluk çocuğa karışıp gitmek, yeni bir aile kurmakla mümkün olduğu için, tahayyülümüzde daima bir geçmiş gelecek mevhumu vardır aile deyince.

Lakin, acizane en çok eksikliğini duyduğumuz temanın ?bir maneviyat olarak aile´ye bakmak olduğunu düşünüyorum.

Hayır, ailede verilecek manevi eğitim veya dini eğitimden bahsetmiyorum. Bizzat aile´nin bir manevi değer olmasının gündelik hayattaki yansımalarına odaklanabilirsek ve bu geçmiş gelecek mevhumunu sonsuz şimdiye ait zamana açabilirsek: Ailenin kalbimizdeki mahrem anlamına yaklaşabilir ve hakikatimizin / aslımızın gerçeğini aile dilinde keşfedebiliriz.

Yıllar önce kayınvalidem ve kocamla hacca gittiğimde her ikisiyle de bir tür ?ahiret kardeşi´ olduğumu ancak o fiziki ve manevi ibadetlerin yoğunluğu içinde idrak edebilmiştim. Aramızdaki ezberlenmiş roller önce yıkıldı. Çünkü nefsimizin zaafları vardı ve onlar da tavaf ediyordu. Önce bu kusurlarda eşitlendik.

Tavaf edenlerin hepsinde benzer zaaflar, nefsi emarenin benzer benlik kusurları. Kin, kibir, şehvet, gazap, haset, riya? Hepsi tavaftaydı. Tek bir nefis olduk adeta. Bütün açık ve gizli benlikler safları sıklaştırmış, sıkış tıkış olmuş, kimi zaaflarını cilalıyor, kimi yontuyordu. Tam bir aile sofrası gibiydi.

Geniş perspektiften bakınca birimizdeki haset onu katil ediyor, birimizdeki haset ise aksine onu suçluluk duygusuna hapsediyordu. Böyle geniş bir yelpazede, her birimizde tecelli eden biricik bir suretiydi benliklerin. Sonsuz benlikten müteşekkil bir aile idik. İnsan çokluğunun insanın biricikliğine armağanı. Evet benliklerimiz de aileye dâhildi. İçindeydi.

İşte aile eğer soy taassubu üzerine değil de her an yenilenen celali cemali bir aradaki sevgi üzere devam ediyorsa bütün aile üyeleri o en güzel amelle muamele görüyoruz demekti.

***

Bu süreç bana ailenin maneviyatı konusunda çok büyük ibretler kazandırdı. Kocamı sadece bir erkek olarak değil, ruhumun yansıması olarak ya da nasıl diyeyim kendimden bir suret / bir devamlılık olarak sevdim. Onunla hemhal oldum. Farklılıklarımızı bütünledim.

Kayınvalidem de ?ben´ idi. Kocam da. İşte o birlik / tevhid anında onlarla bağımın evlilik yasalarının çok ötesinde olduğunu fark ettim. Kalpten kalbe geçişlerimiz içtenlikle gerçekleşti ve evlilik yoluyla edindiğim bu iki kişilik aile üyeleriyle hakikatte de aile oldum. Bir tür ahiret kardeşliği gibi.

Her birimize nefsimizin geldiği merhaleden baktığımız âlemde kendi gerçeğimizin suretleriydi yansıyan. Kabe´yi tavaf eden milyonlarca kişiden biriydik. Ama biriciktik. Birimiz eksik olursak, kalbin hakikatinde bir gedik açılacaktı. İşte bu tecrübenin aileye bakışımızda da aynen devam etmesi gerektiğini fark ettim.

Aile sofrasında bir araya gelen üyelerin de böyle olması ne müthiş olurdu diye geçirdim içimden. Kusurlarımız hatalarımız senlik benlik davalarımız kıskançlık haset öfke gibi bireyler arası düşmanlıklar vs ailenin nefsiydi.

Savaşın göçlerin fakirliğin iç savaşların ortasında kapitalizmin tüketimin ve benmerkezciliğin zayıflattığı aile bağlarının bu verili şartlarda güçlenmesinin mümkün olmadığına varıyoruz. Aile içi şiddeti önleyemediğimiz için çareyi sığınma evi açmakta buluyoruz mesela. Ailenin nefs-i emmaresi besleniyor böyle.

Ama bir de ruhu vardı işte ailenin. Birlikte yükselme / tavaf imkânıydı bu. Aile´nin kalbimizdeki yansımalarında işte bu tevhid tohumunu bulabilmeli ve sevgi ve bilgiyle onu besleyip büyütebilmeliydik. Çoklukta ve sonsuz çeşit içindeyken temelde hepimizin yekvücudu oluşturduğumuzun idraki diyelim buna. Cinsiyet temelli / ayıran değil, ama bu idrak yolculuğunun yuvası olmalıydı işte aile bağı. Birleştiren. (Devam edeceğim inşallah.)



Anahtar Kelimeler: Ailenin nefsinden ruhuna

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz