Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

 Veysi Dündar; Dış Politika mı? O da ne ki!

İnsan gerçekten hayret ediyor…

 Veysi Dündar; Dış Politika mı? O da ne ki!

İnsan gerçekten hayret ediyor…
Türkiye Cumhurbaşkanı Rusya’dan nefret eden Ukrayna’nın başkentinde ziyarete başlarken Suriye’de sırtını Rusya’ya dayanan rejim güçlerinin taarruzunda asker kaybı filmlere yakışan bir tesadüf olarak kayda geçti. Dün 24 saate sığan olaylar ateşin düştüğü yeri yakarak üzdüğü şehit ailelerinin acısını içimizde büyüttü.


Yazık ki, Türk dış politikası belirsiz, hedefsiz ve rüzgara göre yol alma eğilimini koruyacak gibi görünüyor.

Rusya’ya dair iktidarın en tepe noktası da dahil olmak üzere, farklı kesimlerinden gelen eleştirel sözler uzun süredir bu ülkeyle devam eden balayının sona erdiğini gösterir gibi.
Ayıyla dansa kalkmanın yan etkisine dair en önemli saptama, kuşkusuz dansın ayı istediği sürece devam etmesi gerçeğidir. Rusya’nın, Suriye ve Libya’da doğrudan karşı cephede konumlanan duruşu ile dansın pek de istediğimiz tempoda devam etmediği ise aşikar oldu.

İktidar yandaşlığını tescillemiş SETA’dan gelen ABD ve AB’ye İdlib çağrısı ise bu dansa farklı bir ritm katma çabası olarak kayda geçti. 
Yandaşlığın ansiklopedisini yazmış SETA’dan, ABD’ye çağrı yapılması Rusya’nın gözden düştüğüne dair gayet net bir mesaj olarak alınmalı.

Türk dış politikasının savruk bir hal alan son dönemki gidişatı içinde şaşırtıcı olmasa da Rusya ile bu denli plansız bir zeminde kurulan ortaklık, yaşanan süreçte hiç de Türkiye’nin çıkarlarına hizmet eder olmadı.
Kırım’ın ilhakı konusundaki çıkışı ile, Rusya tezlerine karşı bir duruş gösteren Erdoğan’ın, bu sözlerinin yanında ideolojik aparat SETA’dan çıkan önerinin de, Rusya’da yankı bulmayacağını ummak iyimserlik olur.

Türkiye İran’lı generalin öldürülmesinden sonra dahi ABD’yi doğrudan eleştirmekten kaçınmıştı. Belli ki bölgede ciddi bir saf değiştirme ve pozisyon alma söz konusu olacak. İdlib’e ABD’yi davet etmenin ve bir şekilde Rusya’yı burada kısıtlama gayretinin karşılığı sahada nasıl olur merakla bekliyoruz.

ABD deyince ister istemez hemen akla “vaypici” geliyor.
Rus destekli Suriye rejimi ile, ABD korumalı YPG arasında bir seçime zorlanmak mümkün olur mu bilinmez.

SETA’nın alıntıladığımız öneriyi iktibas ettiği Burhanettin Duran’ın CV’sinde, iktidarın en yakınında durma konusunda hiçbir tereddüte yer vermeyen bir altyapı var.
Boğaziçi mezunu Duran’ın yazı arşivinde gayet yeni bir yazı ilgimi çekti. 
Bu yazıyı iktidarın dış politika dönüşümü açısından gayet mühim buldum.

AKP dış politikasının zinhar eleştirilmez olduğunu ifade eden yazıda, tüm eleştirel çizgiler de hurafe olmakla suçlanıyor.
Amerikancı, Osmanlıcı, İslamcı, Kemalist, Anti-Kemalist, Otoriter, İhvancı, Rusçu-İrancı tanımlarının hepsi hurafe ortak paydasıyla değerlendiriliyor.

Buna karşılık olan biten her şey şu cümle ile savunulup doğrulanıyor :
“Türkiye son altı-yedi yıldır önce bölgesel sonra küresel türbülansa cevap veren, kendi milli çıkarlarını kollayan bir dış politikanın peşinde. Pragmatizm ve değişen güç denklemine uyum sağlama ana saik. Herhangi bir “-cılık” Ankara’nın umurunda değil. Tek eksen ve ideoloji Türkiye’nin milli çıkarlarını korumak. Bunu da mümkün olduğu ölçüde insani ilkeleri ve yardımı gözeterek yapmak.

İşte bu ortamda Türkiye de vazgeçilemez milli güvenlik çıkarları için mevcut seçenekleri değerlendiriyor. Ancak gerektiğinde de askeri güç kullanmaktan ve rakiplerle gerilmekten kaçmadı.”

Aslında şecaat arz ederken sirkat söyleyen itiraf niteliğindeki bu cümleler bugün Kiev’den Rusya’ya savrulan itiraz füzelerinin de habercisi.
Türk dış politikası diye bir kavram yok…
Olayların gidişatına göre hareket eden sıvı bir yapıdan söz ediyoruz. Sokulduğu kabın şeklini anında alan ve bir anlamda zarların gelişine göre fırsat kollayan bir politik duruş bu.

Politik bir stratejinin amili olarak yer alan ve gayet mühim makamları dolduran Sn. Duran’ın cümlelerine itiraz edebilecek birisi olabilir mi? Milli çıkarları korumak, türbülanslara cevap vermek, pragmatizm, denkleme uymak vs.

Bütün bunlar bırakın bir stratejinin varlığını bizatihi stratejinin dışlanmasını içeren argümanlar. Türk dış politikası için bu tanımlamaları gözü kapalı yapmak aslında bir politikanın var olmadığını itiraf etmek.

Rakiplerle gerilmek adına askeri güç kullanmaktan çekinmemek ise, her halde bütün bu tanımlamalar içinde en garipsenmeyi hak eden tarif oluyor. Gerçek bir vekalet savaşçısının sözleri bunlar. Çünkü rakip olarak gördüğümüz hiçbir ülkeye silah çekmiş değiliz. 

Stratejinin yokluğunda sadece mevziden mevziye koşuşturan bu metodla geldiğimiz nokta bu. İçerde kimseye göz açtırmayan bir iktidar belki de tam da bu yüzden dışarıda bu kadar bağımlı ve plansız.

Biz ‘İtiraflar’ deyince hep Rousseau’yu hatırlardık. AK Parti uzun iktidarının ve zorlama siyasetinin bedelini dış politikada bizlere ödetiyor. Bunu Burhanettin Beyin itiraf sözlerinden daha iyi kimse anlatamazdı.



Anahtar Kelimeler: Veysi Dündar; Politika ? !

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER