Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

 Adelina Sfishta; Milliyetçilik; bekanın sigortası mı, yoksa felaketin giriş kapısı mı?

Türkiye’de iki tür emperyal milliyetçilik anlayışı var.

 Adelina Sfishta; Milliyetçilik; bekanın sigortası mı, yoksa felaketin giriş kapısı mı?

Türkiye’de iki tür emperyal milliyetçilik anlayışı var.

Biri “ırkı üstün tutan” milliyetçilik. Diğeri ise “dini esas alan” milliyetçilik. 

İki milliyetçilik anlayışı da, “büyümeye dönük-emperyal karakterli”.

İkisi de “büyük bir emperyal güç oluşturmayı” hedefliyor.

Irka dayanan milliyetçiler; “Türklerin birliğini kurmayı”, Dine dayanan milliyetçiler; “Müslümanların birliğini kurmayı” öngörüyor. 

Irka dayanan milliyetçiler; Türklerin tarihini önemsiyor. Diğer ırklara “hangisi acaba Türk” diye bakıyor. Kendi ırkını “üstün ırk” olarak görüyor. 

Dine dayanan milliyetçiler; Şii veya Sünni anlayış fark etmez, “İslam Birliği kurmayı” esas alıyor. Müslüman topluluklarına yaklaşımı “kendi dini anlayış biçimi” merkezli. Mezhepler ve fraksiyonlar, kendilerinin doğru yolda olduğunu, diğerlerinin sapkın olduğunu düşünür. Hristiyan, Musevi vb. ise zaten “gavur”.

İki emperyal milliyetçilik anlayışı da; tarihin muhteşem zamanlarına bakar, buhran dönemlerinin ezikliğini yaşar, yeniden büyük devlet olma hayalini kurar.

Ancak; bilimsel çalışmalar yapmaz, kulaktan dolmadır, alt yapıya sahip değildir. Medeniyetin “mekteplerde kurulduğunu” bilmez. Bilimsel keşifler peşinde koşturmayı zaman kaybı görür. Kitap okumayı da sevmez. Yaşantısını “sloganlar” çerçeveler. 

Her iki milliyetçilik anlayışına sahip olanlar; ortalama ve ortalamanın altında eğitim seviyesine sahiptir. Kendileri gibi eğitimsiz liderleri sever, dolduruşa çabuk gelir.

Bilim “muhallebi çocuklarının” işidir, “erkek adam” silahla meşgul olur.

Kendilerinin dışındakilerini “hain görme eğilimi” çok güçlüdür. Tolerans ve hoşgörü marjları sıfıra yakındır.

Birey olma kültürü yok denecek ölçüdedir. Grup bilinci ve disiplini ile lidere itaati şart görürler. Lider ancak ölünce değişir.

Farklı fikirlere tahammülleri yoktur. Tartışma yerine kavgayı tercih ederler. 

Bireysel fikir, demokratik tercih, kişisel özgürlük, azınlık olana hak tanıma vb. kitaplarında yazmaz. Demokrasi “gavur icadı rejimlerdir”. Güçlü olan haklıdır. Adaleti silah belirler.

Esas olan “davadır”. Dava tartışmaya kapalıdır. Dava için; “gayri meşru işler yapılabilir, kutsal kurallar-töre bir kenara konulabilir”, gerekirse meşru olmayan işler için, “yeni kural ilaveleri” yapılabilir. Esas olan ilke değil davadır çünkü.

İtaat edene hakkı verilir, itaat etmeyene ne yapılsa haktır.

Devlet esastır. Devlet kutsaldır. Devlet her zaman haklıdır. Devlet yapmışsa mutlak bir bildiği vardır. Devlete itiraz eden kesin “terörist-anarşisttir”.

Kendi inandıkları doğmaların dışında, başka bir alternatif düşünmek “vatana-dine ihanettir”. Başka fikirler “bozgunculuktur”.

Lider kutsaldır, “başbuğdur- halifedir- reistir”, lider asla hata yapmaz.

“Dava kurguları”; şeklidir, sathidir, dogmatiktir.

İnandıkları “evrensel” değil, “lokal” değerlerdir. Evrensel; emperyalisttir, dış güçlerdir.

İtiraz kültürü yoktur. Otorite güçle oluşur.

Daha bir sürü şey yazılabilir.

Şimdi başlıktaki soruya cevap aramadan evvel, birkaç hususu daha ilave edelim.

Sağlam toplum olmak için ne yapmak gerek*

Askeri disiplin mi? İdeolojik disiplin mi? Zor kullanmak mı?

Elbette hiç biri.

Sağlam toplumu, sağlam bireyler oluşturabilir ancak. Bireyi sağlam olmayanın, toplumu da sağlam olmaz. Sağlam bireyin yolu, biraz kaotik gibi görünse de “özgür düşünebilmekten” geçer. Düşünen, analiz eden, itiraz eden, deneyen-yanılan, alternatifler geliştiren, fikir münakaşaları yapan, fikrini beyan eden, karşı çıkan aynı zamanda da üretebilendir. Üreten topluma değer katar. Düşünenler, üretenler ortak aklı bulurlar ve çok muhtelif kombinasyonlarla, dayanıklı toplumları oluştururlar.

Özgür bireyler; dinamik, kolay teşkilatlanabilen, aklın yolu ile kolayca organize olabilen, ortak faydayı daha kolay yakalayabilen, buhran dönemlerinde direnebilen, toplumsal direnç için farklı yollar bulabilen, riskleri iyi hesaplayabilen “akıllı toplumları” meydana getirebilir.

Özgür bireyler kendi özgürlüklerinin diğerlerinin özgürlüğü ile paralel olduğunu kolay keşfeder ve dayanışma duygusunu süratle yaygınlaştırabilir.

Özgür bireyler, bireysel kavgaları toplumsal kavgalara daha kolay dönüştürebilir.

Toplumlar; yok olma, kaybetme, yitirme, zarar görme, parçalanma, yenilme gibi “negatif duygulardan” oldukça fazla etkilenirler. İçe kapanma halleri yaşarlar.

Bu gibi “buhran dönemlerinde”, milliyetçi davranış biçimleri daha keskin ortaya çıkar.

Bu gibi durumlarda; parçalanmama, bütün olma, sıkıntılara dayanma, birliği koruma, dayanışmayı artırma vb. “direnç parametrelerini”, sağlıklı düşünceyle, doğru ve makul bir zemine oturtabilmek önem kazanır.

Burada da işe yarayacak olanlar, “itaatkar yeteneksizler” değil, “özgür ruhlu yeteneklilerdir”.

Şimdi dönün başlıktaki soruya siz cevap verin.

Bu benim analizim. Lütfen siz de düşünün. 

İçi boş milliyetçilikler mi iş görür, özgür ama hazırlıklılar mı?

İçi boş milliyetçilikler mi felakete götürür, özgür yetenekliler mi?

Karar sizin.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER