Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

6’lı masa, yasağı yasaklamak üzerinde uzlaştı; Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi tebrik ediyorum

Fehmi Koru, YÖK’ün kurulmasıyla ünivesilelerde başlayan başörtüsü yasağının uygulanmasında CHP’ni de desteğinin olduğunu; bugün ise Kılıçdaroğlu’nun konuya dair geçmişte yapılan hatalara yönelik “yasal statü” önerisine değiniyor.

6’lı masa, yasağı yasaklamak üzerinde uzlaştı; Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi tebrik ediyorum

“Her ay bir araya geliyorlar da ne oluyor?” deniliyordu küçümsenerek, birbirinden farklı özgeçmişe, geleneğe, bilgi birikimine ve hatta ideolojik kimliğe sahip altı liderin ayda bir yemek masası buluşmasına; ne olduğunu dün herkes görmüş oldu: Birbirlerini tanıdılar, tanıdıkça da geçmişe dönük kaygılarının azaldığını fark ettiler…

CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gündüz sosyal medyada paylaştığında merak uyandıran “Hepimizin turnusolu olacak” tespitiyle dün akşam saat 21.00’de yaptığı açıklama ‘tarihi bir önem’ taşıyor.

Kılıçdaroğlu’nun duyurduğu tarihi teklif şu:

“Ülkemizde çok açık yaralar var ve bu yaralar bizi hep geçmişe tutsak ediyor. (..) Bu yaralardan biri de başörtü mevzusu. Burada bizim de yanlışlarımız oldu geçmişte. Ama değişmeyi öğrenmeyi bildik. Şimdi bir sonraki aşamaya geçme zamanı. Bu meseleyi toplum olarak aşma, geride bırakma zamanı. Konuyu devlet ciddiyeti ile çözme ve siyasetçilerin iki dudağı arasından çıkarma zamanı. Evrensel hukuk ilkeleri ile uyum içinde bir kanuni çerçeve oluşturduk. Kadınların giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkartıyoruz. Bu hakkı yasal güvenceye alacağız. Bunu bir tartışma konusu olmaktan tümüyle çıkartacağız. Yarın itibarı ile bu yarayı sonsuza kadar kapatacak adımı atıyoruz. Kanun teklifimizi grup toplantımızdan hemen sonra TBMM’ye sunacağız.”

‘6’lı masa’nın diğer bileşenlerinin liderleri de açıklamanın hemen ardından girişime destek çıktılar.

Tarihi önemde bir gelişme gerçekten.

Ülkede pek çok aileye kendi tarihlerinden acıklı sayfaları çağrıştırdığına eminim.

Örnek, kendi ailemin tarihi. 

Eşim, Nebahat Koru, Ege Üniversitesi kimya mühendisliği fakültesinde başörtülü olarak okudu. Parlak mezuniyeti sonrasında, fakültenin hocalarının yönlendirmesiyle girdiği asistanlık sınavını kazanarak bir yandan doktorasını tamamladı, bir yandan da mezun olduğu fakültede dersler verdi.

Başörtülü olarak…

Zamanı geldiğinde, fakültesi, Massachusetts Institute of Technology’den (MIT) aldığı davet üzerine kendisini ABD’ye gönderdi.

ABD’nin en itibarlı üniversitelerinden MIT’de bulunduğu iki yılda, sonradan önemi daha iyi anlaşılan ‘alternatif enerji kaynakları’ üzerine yapılan araştırmalara katıldı.

Yine başörtülü olarak ve yabancı ortamda hiç kimseden herhangi bir yadırgama emaresi görmeden…

Fakültesi, Türkiye’deki maaşını, ABD’de geçinebileceği bir miktarla takviye de ederek, o iki yıl boyunca göndermeyi ihmal etmedi.

Orada edindiği yeni bilgileri de kullanarak yazdığı ‘doçentlik’ çalışması ile ülkeye döndüğünde ise, öncesinde dersler verdiği, bilimsel etkinlikler düzenlediği fakültesinde sorunlar yaşamaya başladı eşim.

Türkiye’de YÖK kurulmuş ve kurum olarak askeri yönetim adına ‘başörtülü’ avı başlatmıştı.

Derslere girmesi ve bilgilerini öğrencileriyle paylaşması önlendi eşimin, birbiri ardına verilen cezalar sonucu üniversiteyle ilişkisi kesildi.

Başörtüsünü açmayı kabul etmediği için…

Eş zamanlı olarak yüzlerce -muhtemelen binlerce- kız öğrenci de benzer baskılara maruz kalmaktaydı.

Kim bilir kaç genç kızın hayatının akışı o dönemde yaşatılan yobazlıklar sonucu farklı mecralara doğru değişmiştir.

Çok kesin bildiğim, benim eşimin hayatının başörtüsü yasağı yüzünden değiştiğidir.

O kadar yıllık eğitim, dirsek çürütme, bilgi birikimi, bilgisini artırmak için yaban ellere parası devlet bütçesinden ödenerek gönderilme, alternatif enerji kaynakları üzerinde çalışma geçmişi bir tarafa atıldı ve bir kadın bilim insanı, başörtülü diye, öğretim üyeliğinden ihraç ediliverdi.

Gazeteci olarak meslek hayatımın önemli bir bölümü bu çağdışı yaklaşıma karşı mücadeleyle geçti.

Dönemin siyasilerinin -hiç değilse bir bölümünün- yasağı ortadan kaldırma çabaları yetersiz kaldı.

Turgut Özal’ın başbakan olarak çabalarının yakın tanığıyım. YÖK’ün konuyu görüşmek üzere yaptığı bir toplantı öncesinde, kitleler önünde yasağın anlamsızlığı hakkında konuşurken, Özal’ın gözünden iki damla yaş aktığını, toplanan kalabalıkla birlikte müşahede etmiştim.

O zamanki CHP, askerler çizgisinde bir politika izleyerek, büyük çaplı mağduriyetlere yol açmıştır.

Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin bugünkü lideri olarak, şimdilerde bu çağrıyla kamuoyu karşısına çıkması, hiç kuşkum yok, tarihi önem taşıyor.

CHP olarak Meclis’e sunacakları yasa teklifini bütün milletvekilleri gerçekten desteklerse, bu girişim, CHP açısından da tarihi bir değişim anlamına gelecek.

Bu ülkede eşi başörtülü diye bir siyaset adamının cumhurbaşkanı seçilebilmesinin önü kesilmek istenmiş, bunu sağlamak amacıyla CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuş, oradan çıkartılan 367 kararıyla belli oranda sonuç da alınabilmiştir.

Yine bu ülkede birbiri peşi sıra verilen parti kapatma kararlarında en önemli başlık hep ‘başörtüsü’ konusu olabilmiştir.

Daha ne diyeyim?

Çoktandır uygulanmıyor ‘başörtüsü yasağı’, ancak yine de yarın yeniden hortlatılmayacağının yasal bir dayanağı yok.

Kılıçdaroğlu’nun partisi adına bu çıkışı diğer partilerden de Meclis’te destek görürse -ki AK Parti ile MHP bu konuda öncülüğü CHP’ye kaptırmamak için yarışmalı- o eksik de ortadan kaldırılır ve konu tarihimizin kara sayfalarına terk edilir.

Ülkemiz insanları için yeni bir devrin açılması anlamına da gelir bu girişim.

Böyle bir girişime zemin hazırlamada ‘6’lı masa’nın hiç kuşkusuz ciddi bir rolü var.

CHP’yi, lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve ‘6’lı masa’da buluşup ülkeyi rahatlatacak zemini hazırlayan liderleri tebrik ediyorum.

*****

Kişisel bir eleştiri 

Dün, biraz da yakın zamanlarda hep olumlu izlenimler aldığım hükümetin sağlık alanındaki hizmetlerini övmeme de vesile olabilir düşüncesiyle, takviye aşısı olmak üzere gittiğim hastanede, büyük hayal kırıklığı yaşadım.

Öncesinde ‘e-nabız’ üzerinden randevu almıştım, yarım saat önce hastanede bulunmam mesajla istenmişti, ben vaktinden bir saat önce hastanedeydim. Benden önce gelmiş üç kişiyle birlikte, maske olmaksızın tur atan insanları da gözleyerek, hastane koridorlarında bekleştik.

Aşı olamadan eve döndüm. 6 kişi olamadık, 4 kişi kaldık diye aşılamadan gönderdiler… 

Randevu verirken cömert olan sağlık yönetimi adına bizleri aşısız gönderen görevli, “Sabah gelin” tavsiyesinde bulundu.  

Sabah gittiğimizde “Akşam gelseydiniz” de denilebilir.

İstenirse 65 yaş üzeri için hizmetin eve kadar gelinerek verileceğinin reklamı yapılmakta oysa. 

Seçim vakti yaklaştıkça siyasi iktidar adına bu tür talihsizlikler artacaktır; geçmişte hep öyle olmuştur çünkü.

 



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz