Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

30 günde

Babacan'ın "30 günde" ifadesi, "nasıl düzelecek bu iş?" sorusunun artık bir karamsarlığı yansıtır hale geldiği günümüzde, aynı zamanda bir ümidi canlı tutuyor.

30 günde

Ahmet Taşgetiren yazdı;

Metropoll Araştırma Şirketi'nin yöneticisi Özer Sencer, yakınlarda katıldığı bir tv programında "Türkiyenin nabzı" anketinde "Size göre ülkenin en acil sorunu nedir?" şeklindeki soruya halkın yüzde 60'ının "ekonomi ve işsizlik" cevabını verdiğini, pandeminin bile bunun altında kaldığını açıkladı.

Yoksullaşma 2021 Türkiyesi'nin gerçeği ne yazık ki…

Oğuz Demir'in dünkü yazısında okudunuz, şu an Türkiye'de 22 milyon yoksul var. Türkiye nüfusunun yüzde 25'inden fazlası. Her dört kişiden biri yoksul. Dört gençten biri işsiz.

Bunlar rakamsal ifadesi ekonomideki "altta kalanlar" hikayesinin. Rakama dökülmese de halkın hayatından görüntüler rakamdan çok daha çarpıcı olarak altta kalmışlığı fotoğraflıyor.

Bunlar biliniyor, çünkü yaşanıyor.

Asıl mesele, Türkiye buna mahkum mu, düzelecek mi, nasıl düzelecek, kim düzeltecek sorusu ile ilgili?

Mevcut bir hükümet var, tabii ki onlardan beklenir düzeltmek. Ancak onların yönetiminde gerçekleşti ekonomideki bu çakılma. Evet, pandemi falan var ama, pandemiden önceye ait türbülans. Pandemide de yere çakıldık.

Yönetimin tepesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan bulunuyor. Kendisi de öyle bilinmesini istediği için söyleyelim ki, mevcut ekonomik tablonun sorumlusu da o. "Benim alanım ekonomi" demişti açık açık.

Ancak bakan getirmeler götürmeler, Merkez Bankası Başkanı getirmeler götürmeler, ekonomiye dair "faiz - enflasyon" denklemleri, ihale kanunlarındaki değişmeler, hukuk alanındaki problemler üst üste yığılıyor ve neredeyse Sayın Erdoğan'ın dokunduğu her seferde ekonomide türbülans yaşanıyor.

Sanki şöyle bir izlenim doğuyor: Her şey kurala bağlansa, en üstteki iradenin tasarrufu ile kurallar devre dışı kalır ve kimsenin öngöremeyeceği bir uygulama ortaya çıkar. "Öngörülebilirlik" denen şeyin mevcut sistem içinde gerçekleşmesi imkanı yok.

Onun için de faiz nereye gider, döviz nereye uçar, bunları öngörmek imkansız. En son Naci Ağbal'ın Merkez Bankası başkanlığına getirilip götürülmesi şu andaki tüm ekonomi yönetimini özetliyor. Ya da en öne çıkan özelliği aileye yakınlık olan Hazine ve Maliye Bakanı olarak Berat Albayrak'ın gelmesi gitmesi…

Peki başka ihtimal.

Muhalefet ümit veriyor mu? Muhalefet bir şekilde iktidar olsa bu ekonomi düzeltilebilir mi?

Başlıktaki "30 Günde" ifadesi Ali Babacan'a ait. Birçok kere söyledi Ali Babacan. "30 günde rayına oturur işler" dedi.

Özetle, "Asıl sorun güven sorunu, dedi, ekonomi yönetimini güvenilir insanlardan oluşturursunuz, hukuk yapısını sağlıklı hale getirirsiniz, piyasa, içerisi dışarısı, güven verici iklimi görür, toparlanma başlar, risk priminiz düşer, dünyada para bol, para gelir" dedi.

Sonra da "Biz bunu geçmişte başardık, yine başarırız" dedi. "2011’de 2023 hedefimizi açıklamıştık, milli gelir fert başına 25 bin dolara çıkacaktı, 500 milyar dolarlık ihracat öngörüyorduk, bugün 2023 hedefi olarak milli gelir 10 bin dolar olarak görülüyor, yani 11 yıl öncenin rakamı…"

"İyi yönetim, iyi yönetim, iyi yönetim, Türkiye potansiyeli büyük ülke" diyor Ali Babacan.

Doğrusu şu ki Ak Parti'nin 19 yıllık iktidarında ekonomi yönetiminde bir "Ali Babacan dönemi" yaşandı. Bu dönem, evet, Türkiye'nin yıldızlaştığı bir dönem oldu. Kesinlikle Ak Parti adına da bir başarı hikayesi. Yani "muhafazakar bir kadro gelir, ekonomiyi sağlıklı hale getirir, ülkeyi de yıldızlaştırır…" söylemine hak kazandıracak bir dönem.

Bugün, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirdiği yapı ile de bağlantılı olarak her alanda olduğu gibi ekonomi alanında da tek belirleyiciliğin insicamı değil, birçok alanın keyfiliğe ve boşluğa düştüğü bir ortam oluşmuş durumda.

Babacan'ın "30 günde" ifadesi, "nasıl düzelecek bu iş?" sorusunun artık bir karamsarlığı yansıtır hale geldiği günümüzde, aynı zamanda bir ümidi canlı tutuyor.

Babacan'ın bu söylemi, halka ne kadar ulaşır, ne kadar kabul görür, ne kadar sandığa yansır bilinmez, ama ben kendi adıma söylersem, bu ümidin canlı olması daralmış bunalmış insanlar için, Türkiye için iyidir.

Ali Babacan bunu hazır iktidar varken Ak Parti'de yapamaz mıydı? İş tutma tarzı farklılaştığı için, yapı otoriter niteliğe büründüğü ve tek belirleyicilik hakim olduğu için kenara çekilmişti belli ki. Zaten oralardan buralara gelindi.

 

 

 



Anahtar Kelimeler: günde

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz