Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

1966 ? SEYYİD KUTUB´UN İDAM EDİLMESİ

Bugün İslâm dünyasının yetiştirdiği en değerli âlimlerden olan ve dönemin Mısır cuntası tarafından şehit edilen Seyyid Kutub´un, şehadetinin 53 yılı.

1966 ? SEYYİD KUTUB´UN İDAM EDİLMESİ

Bugün İslâm dünyasının yetiştirdiği en değerli âlimlerden olan ve dönemin Mısır cuntası tarafından şehit edilen Seyyid Kutub´un, şehadetinin 53 yılı.

Mısır´ın Asyut kasabasında 1906 yılında dünyaya gelen Seyyid Kutub, ilk eğitimini ailesinden alır, orta okul ve liseyi el-Ezher Üniversitesi´nde tamamlar. Daha sonra Kahire Üniversitesi´nin Darul Ulum fakültesine giren Kutub, 1933 yılında mezun olduğu fakülteye öğretim görevlisi olarak atanır.

İlk çalışmalarını edebiyat alanında yapan Kutub, 1940´lı yıllardan itibaren İslami okumalarını ve araştırmalarını derinleştirmeye başlar. 1946 yılında yayınlanan Konum Dersleri, onun İslam düşüncesiyle irtibatını kuvvetlendirdiğinin önemli bir göstergesi kabul edilir. O bu makalesinde toplumun ıslahının ve Müslümanların bu yönde çalışmasının Kur´an´ın emri olduğunu savunur, Mısır´ın o dönemki toplumsal yapısını ve yaşanan ifsadı ise eleştirir.

Sosyoloji doktorası yapmak üzere 1949 yılında Amerika Birleşik Devletleri´ne gönderilen Seyyid Kutub, bu süreçte Amerikan hayat tarzını yakından gözlemler, tanık olduğu ırkçılığı eleştirir ve tüketime dayalı Amerikan medeniyetini cahiliye olarak nitelendirir. Bu tespit, Amerika´yı ileri bir medeniyet modeli olarak kabul edenlerce şaşkınlıkla karşılanacaktır.

İslam´da Sosyal Adalet adlı eseri 1949 yılında yayınlanan Kutub, bu kitabında da sosyal adaletin ancak İslam´la gerçekleşebileceği fikrini ileri sürmektedir. Amerika´da kaldığı dönemde, önceki yıllardaki eserlerini gözden geçiren ve sanat da dâhil olmak üzere her konuda İslam´ın temel alınması gerektiğini savunmaya başlayan Kutub, her türlü cahiliye yozlaşmasından öze, yani Kur´an´a dönerek arınma çabasını sürdürüyor ve bu yolda öğrendiklerini kağıda aktarmaktadır.

Seyyid Kutub, Amerika dönüşü Hasan el-Benna´nın 1928´de kurduğu İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) hareketi ile diyalogunu arttırır ve kısa bir süre sonra da resmi görevinden istifa ederek Müslüman Kardeşlerin Ihvan-ı Müslimin adlı gazetenin yazı işleri müdürlüğüne başlar.

O dönem, Mısır´da Birinci Arap-İsrail savaşının sonrasında başlayan siyasi çalkalanmalar devam etmekteydi. Bu kargaşa ortamında Hür Subaylar Örgütü, iktidardaki Kral Faruk´a karşı bir darbe gerçekleştirir; Hür Subaylar Örgütü Abdünnasır´ın, Enver Sedat ve birkaç arkadaşıyla kurduğu gizli bir teşkilattır.

Darbe sonrası yönetimi bir süre perde arkasından yürüten Abdünnasır, daha sonra devlet başkanlığı görevini resmen ele alır. Abdünnasır, ciddi bir baskı rejimi uygular.

Abdünnasır 1954 yılında kendisine yapılan suikast girişimini fırsata çevirir ve  birçok Müslüman Kardeşler mensubunu tutuklatır; tutuklananlar arasında Seyyid Kutub da bulunuyordur.

Müslüman Kardeşler mensupları hapishanelerde ağır işkencelere uğramaktadır. Seyyid Kutub yapılan işkencelerden dolayı mide ve bağırsak kanaması geçirir. Öyle ki, mahkemesini izlemek amacıyla Mısır´a gelen insan hakları temsilcisinin Seyyid Kutub´un vücudundaki işkence izlerini görmemesi için mahkemesi dahi ertelenir.

İnsan hakları temsilcisinin Mısır´dan ayrılmasından iki hafta sonra Kutub, mahkemeye çıkarılır ve hapse mahkûm edilir.

15 yıl hapis cezası alan ve hapiste kaldığı sürece çok ağır işkencelere uğrayan Kutub, 1954 ve 1964 yılları arasında kaldığı hapishanede, tüm zorluklara rağmen Fi Zilâl´il-Kur´an ile Müslümanların düşünce dünyasında çığır açan Yoldaki İşaretler adlı eserini kaleme alır.

1965 yılında, Yoldaki İşaretler´de yer alan düşüncelerinin kendisi için bir tehdit oluşturduğunu fark eden Abdülnasır´ın emriyle Kutub tekrar tutuklanır ve mahkeme sonunda idamına karar verilir.

Hapis ve işkence döneminin yeniden başladığı bu süreçte, Abdünnasır, özür dilediği takdirde Seyyid Kutub´u affedeceğini söyler, hatta bunun için ailesini dahi baskı altına alır fakat 60 yaşında olmasına ve türlü işkencelere rağmen, Seyyid Kutub davasından vazgeçmez ve Abdünnasır´ın teklifine karşı şu tarihi cevabını verir:

"Eğer Allah kanunu ile mahkum edilmişsem ben Hakk´ın hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahkum olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem. Allah´a şükürler olsun ki on beş sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. Ben Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem. Namazda Allah´ın birliğine şehadet eden parmağım asla bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır."

Kutup hakkında 21 Ağustos 1966´da hakkında idam cezası verilir. Kararı Pakistan, İngiltere, Lübnan, Ürdün, Sudan ve Irak gibi ülkelerdeki birçok dini otorite ve grup tepkiyle karşılasa ve Abdünnasır´ı kararından döndürmeye çalışsalar da, Seyyid Kutub arkadaşları Muhammed Yusuf Havvaş ve Abdülfettah İsmail ile birlikte 29 Ağustos 1966´da idam edilir.

Kutub´tan geriye Mısır´a ve bütün İslam Dünyasına yön veren eserler ve 2013 yılında Muhammed Mursi ile gündemimize giren "Ahi Ente Hurrun (Kardeşim Sen Özgürsün)" adlı şiiri kaldı. 

Yoldaki İşaretler - Seyyid Kutup

islamda sosyal adalet ile ilgili görsel sonucu

Kur´an´da Kıyamet Sahneleri (Seyyid Kutub)

Kur´an´da Edebi Tasvir Seyyid Kutub ile ilgili görsel sonucu

 

 

 

Kaynak: malatyadiyari.com



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER