Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Prof. Dr. Murat Somer: Muhalefet somut politikalar önermeli, toplumsal sözleşme Kürtlerle de yapılacak

Prof. Dr. Murat Somer, Kürt sorununun çözümünde Türklerin fikirsel hazırlığının daha yetersiz olduğunu, şiddet ortadan kalktığında kalıcı çözümün ne olacağına dair yanıtlar geliştirmek gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Murat Somer: Muhalefet somut politikalar önermeli, toplumsal sözleşme Kürtlerle de yapılacak

 Koç Üniversitesi Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Somer, Kürt sorununun çözümünde Türklerin fikirsel hazırlığının daha yetersiz olduğunu, şiddet ortadan kalktığında kalıcı çözümün ne olacağına dair yanıtlar geliştirmek gerektiğini söyledi.

Yeni Yaşam‘da yayınlanan röportajın ikinci bölümünde ‘demokrasi ittifakı’ ve Kürt sorununa dair tespitlerini aktaran Somer, korona virüsü salgınının dünyaya etkilerine değinirken güçlü-dinamik yerel yönetim, özerklik, tarımsal üretim ve çevre konularının öne plana çıkacağını, güvenlik güçlerine yatırım yerine barınma, sağlık, eğitim gibi konulara odaklanmak gerektiğini ifade etti.

‘MUHALEFET YENİ BİR TOPLUMSAL SÖZLEŞME İÇİN DEMOKRASİ İTTİFAKI OLUŞTURMALI’

AK Parti – MHP koalisyonunun dünyadaki yeni otoriter çizginin İslamcı-milliyetçi versiyonu olduğunu belirten Somer, “Muhalefetin ülkeyi düze çıkarmak için stratejik ve ideolojik olarak yapması gereken şeyler var: Stratejik olarak yapması gereken, bir “Demokrasi İttifakı” kurmak. Demokrasiyi yeniden kurmak tek bir liderin veya partinin başarabileceği bir iş değil. Muhalefet Türkiye’deki bloklaşmanın ve siyasal kırılmaların temel eksenini yeniden tanımlamalı. En temel eksen, bilerek bilmeyerek otoriter bir rejimin gelişimini destekleyenlerle demokratik hukuk devleti isteyenler arasındaki ayrım. Sağ-sol, laik-muhafazakar, Türk-Kürt vs ayrımlardan çok daha önemli bir eksen bu. Muhalefetin siyaseti ve gündemi bu eksen üzerinden tanımlaması ve yeni bir demokrasi ve sosyal devlet kurmak, yeni bir Anayasa ve ‘Toplumsal Sözleşme’ için bir ‘Demokrasi İttifakı’ oluşturması lazım. Bu farklı seçim ittifaklarını engellemiyor. Ama farklı seçim ittifakları aynı zamanda partiler üstü bir Demokrasi İttifakı’na destek verebilir. Yani ‘Biz ayrı siyasal çizgileriz ama demokraside anlaşıyoruz, demokrasiyi yeniden kurmak için şu reformlarda mutabıkız, muhalefetten kim kazanırsa kazansın destek vereceğiz’ diyebilir. ‘Bu konularda bir uzlaşma senedinin altına imzamızı atıyoruz’ diyebilir. Siyasal liderlerin ‘ben’ değil ‘biz’ diyebilmesi çok önemli” diye konuştu.

‘KÜRT TARAFININ ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VAR’

Somer, kadın harketinin muhalefetin başaramadığını başararak  ideolojik birtakım fay hatlarını, sağ-sol ayrımını, laik-muhafazakar ayrımını, bölgesel ayrımları aşabildine değindi. “Uzun aradan sonra CHP’nin 37. Kurultay’ında Kılıçdaroğu Kürt meselesini gündeme getirdi. Kürt raporu hazırlığına başlandı. AKP’den kopan partiler de Kürt meselesini gündeme getirdi. Demokrasi ve özgürlükler vizyonlu gelecek ikliminde Kürt meselesinin yerini sormak istiyorum. Yapılması gerekenler nelerdir?” sorusu üzerine Prof. Dr. Somer şunları söyledi:

Stratejik ve düşünsel olarak yapılması gerekenler olarak ayırabiliriz. Kürt meselesi cumhuriyetin kuruluşundan beri var olan, Türkiye’nin gerçek demokrasiye kavuşması için mutlaka uzlaşmayla çözülmesi gereken sorunlarından bir tanesi. Önce fikirsel olarak yapılması gerekenlerden bahsedelim. Eğer bir sihirli değnekle şiddeti ortadan kaldırabilseydik bu sorunu kalıcı olarak nasıl çözerdik? Bu konuda yanıtımız var mı? Belki kimsede yok ama fikirsel hazırlığı görece yetersiz olan taraf Türkler. Benim çalışmalarımdan çıkardığım en önemli tezlerden biri bu.

Kürt tarafının doğru veya yanlış, eksik veya değil teşhisleri ve somut çözüm önerileri var. Bu sorun doğal olarak Kürtlerin önemli bir kesimi için bir asırdır en önemli mesele olmuş ve değişik Kürt hareketleri bu konularda belli bir birikim yaratmış. Ama Türklerin “demokratikleşme, terörün durması ve herkesin kimliğini ifade edebilmesi” gibi genel önermeler dışında somut reçeteleri yok. Çünkü Türkler çoğunluk oldukları için Kürt meselesini başka konulara nazaran yaşamsal görmemiş. Cumhuriyetin bu ve benzeri meseleleri unutturarak ve güvenlik politikalarıyla “çözme” politikası nedeniyle bu sorunun geçmişi ve Kürtler hakkında da yeterli bilgisi yok. Sorunu sadece bir “ayrılıkçı terör ve kalkınma sorunu” olarak görme eğilimi var, karmaşık siyasal ve kültürel boyutları hakkında yeterli birikim yok. Şiddet bu durumun devamını, sorunun asıl temellerini ve çözüm yollarını düşünmeye hem engel oluyor hem de düşünmemek için mazeret haline geliyor.

Oysa Kürt meselesinin Türkiye’de herkesin, ülkenin ve bölgenin yararına, barışçı yoldan çözümü için, anadilde ve çok dilli eğitimden asimetrik devolüsyon (yetki devri) uygulamalarına, ortak milli kimliği esnek formüllerle güçlendirmekten bölgesel ve ülkeler arası işbirliğine kadar birçok alanda politikalar ve reçeteler geliştirmek gerek. İçinde bulunduğumuz dönemde muhalefet partileri programatik olarak, eğer şiddet ortadan kalksaydı bu konuda ne yaparlardı bu konuda somut politikalar önermeli. Ülkenin birliği ve refahı barışçı yoldan nasıl güçlendirilir, bu konuda ortak akıl geliştirmeli. Tabanlarıyla tartışmalı. CHP’nin bahsettiğiniz son adımları işte bu yüzden çok önemli ve gerisi gelmeli, desteklenmeli. Yerel yönetimlerle merkezi devlet arasında yeni bir denge kurmaya yönelik politikalar Kürt Sorunu’nu çözmek açısından da kritik önemde. Kürtlerin birçok talebini, aynı zamanda Türklerin kaygılarını gidererek çözebilir. Çünkü yeni bir Toplumsal Sözleşme yapılırken bu sözleşme Türkiye’deki Kürtlerle de yapılacak. Onların ihtiyaçlarını, taleplerini karşılayacak somut önerilerde bulunabilirler.

Stratejik olarak ise, muhalefet partileri şiddetin durması halinde 2013-2015’in yanlışlarını tekrarlamadan, ve şiddeti reddeden paydaşlarla yeni barış süreçlerine hazır olduklarını deklare edebilir. Bu önemli bir psikolojik adım olur. HDP ise mutlaka yeni ve demokratik bir Anayasa yapım sürecinin parçası olmak, demokratik muhalefetin önünü açmak için şiddetten kendini bağımsızlaştıran bir siyaset geliştirmeli. Örneğin kendi tabanını yabancılaştırmadan, silahlı mücadelenin zamanının geçtiğini ve tarihte kalması gerektiğini deklare edebilir ve bunu siyasal söyleminin merkezine yerleştirebilir.

RÖPORTAJIN TAMAMI



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER