Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Bugüne Kadar CB Erdoğan’ın Hatrını Kırmamış Trump Bu Defa Da Türkiye’nin Tezini Kabul Edecek mi?

Fehmi KORU'NUN Yazısı; Türkiye’nin Suriye ile ilgili tezlerini bir kez daha aktardığı topluluklara söyledikleri, aslında onlara değil, Beyaz Saray’da oturan Donald Trump’a ve ABD’de karar alma mekanizması içerisinde yer alan isimlere yönelikti.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katılmak üzere New York’a gitti. Yola çıkmadan önce Türkiye’de ve vardığı New York’ta ayağının tozuyla katıldığı bir toplantıda yaptığı konuşmalarda önemli mesajlar verdi.

“Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” türü mesajlar…

Türkiye’nin Suriye ile ilgili tezlerini bir kez daha aktardığı topluluklara söyledikleri, aslında onlara değil, Beyaz Saray’da oturan Donald Trump’a ve ABD’de karar alma mekanizması içerisinde yer alan isimlere yönelikti.

Amerikalıların daha evvelce Türk yetkililerden kim bilir kaç kez dinledikleri tezlerde bu kez bir önemli farklılık var: Cumhurbaşkanı Erdoğan“Birlikte aynı amaca dönük hareket etmeye razı olmazsanız, biz tek başımıza askeri gücümüzle müdahalede kesin kararlıyız” sözlerinin ciddiye alınmasını bekliyor.

Görüşebilirse Trump’a bizzat aktaracağı bu keskin tavrın önceden de bilinmesini istediği belli.

BM Genel Kurulu ve Türkiye

BM Genel Kurulu her yıl Eylül ayının sonlarında New York’ta toplanır. Genel Kurul’a her ülkenin en tepe yöneticisi katılır ve kürsüye çıkarak dünyaya mesajlarını iletmeye çalışır. Bizde âdet, son sistem değişikliğine kadar, bir yıl cumhurbaşkanının ertesi yıl da başbakanın kurul toplantısına katılmasıydı; yeni sistemle birlikte artık her yıl BM’de ülkemiz adına mesajları cumhurbaşkanı verecek.

Son 30 yılın tamamında her cumhurbaşkanı ve her başbakanla en az bir kez bu uzun yolculuğa katılmış bulunuyorum. Türkiye adına toplantıya katılıp konuşan her yetkili işini ciddiye almış, kürsüyü değerli mesajlar için kullanmak yanında, ziyaretini de geniş çaplı temaslarla daha da değerli kılmaya çalışmıştır. Ziyaretlerde Türkiye’den katılan en üst düzey yetkili ile BM’ye ev sahipliği yapan ülke olan ABD’nin liderinin bir araya gelmeleri hep beklenmiş, genellikle de bu sonuç alınmıştır.

ABD Türkiye’den gelen konuğuna ülkesine ve kendisine verdiği desteği bir biçimde göstermenin yolu olarak çoğu kez bu zemini kullanmıştır.

Bu kez de Erdoğan ile Trump görüşmesi herhalde gerçekleşecektir.

Farkındaysanız, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de AK Parti ABD ile ikili ilişkilerde Trump’a özel bir önem atfediyor. Zaman zaman Washington’dan çıkan aksine açıklamalara rağmen, hatta onlara aldırmayarak, Trump’ın ağzına bakılıyor.

Yararı da görülüyor izlenen bu çizginin; bugüne kadar ABD’den ne zaman olumsuz beklenti dile getirilmiş ise, bunların çoğu genellikle boş çıktı. Trump’ın koruyuculuk ve kollayıcılığı olmasa herhalde ciddi sıkıntılar yaşanabilirdi.

Trump Türkiye’ye baktığında, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında, güvenebileceği bir ortak görüyor. 

Galiba BM Genel Kurulu’nun bu toplantısı vesilesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapmakta olduğu ziyaret bu yakınlığın boyutlarının sınanmasına tanıklık edecek.

Konu Suriye

ABD’nin resmi politikası Suriye’de köklü bir rejim değişikliği yapmamak, mevcudun ıslahını yeni bir anayasayla sağlayıp Beşşar Esad’la yola devam etmek. Bu politika, esasında Suriye’de çekişen taraflardan ikinci cepheyi teşkil eden Rusya ile İran’ın da istediği bir sonuç. Türkiye de sonunda bu politikayı kabul etmiş gibi. Son resmi açıklamalar Türkiye’nin Suriye politikasında bu noktaya gelindiğine işaret ediyor.

Ancak arada ciddi bir sorun var: Suriye’nin Türkiye’ye sınır teşkil eden kuzeyinde, Fırat’ın doğu yakasında, ABD, arzu edilmeyen bir ortaklığını Ankara istedi diye bozmaya yanaşmıyor. IŞİD’e dönük savaşta kullandığı PYD/YPG güçlerini yeni bir isim altında eğitiyor ABD; sadece eğitmekle de kalmıyor, hafif-ağır silahlarla donatıyor da. Türkiye ise, ABD’nin bu bölgedeki ortağını ‘düşman’ biliyor ve militanlarının kendi topraklarından en az 30 km öteye gönderilmesini ve silahlardan da arındırılmalarını istiyor.

O güçlerin şimdi bulundukları yerden uzaklaştırılmalarıyla meydana gelecek nüfus açıklığının da, iç-savaşın başlangıcından bugüne Türkiye’ye sığınmış Suriyeli Arapların bir bölümünün o bölgeye yerleştirtilmesiyle doldurulmasını öngörüyor Türkiye.

“Suriyeliler Suriye’ye” diye özetlenebilecek bazılarımıza anlaşılmaz ve hatta ters gelen son politikanın altında bu niyet yatıyor.

Ankara’nın arzuladığı ve ABD’yi de iknaya çalıştığı tezin kabul edilmemesi durumunda doğrudan bir askeri harekat hazırlığı bir süredir Türkiye tarafından yürütülüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde takvim de vererek tekrarlayageldiği ‘tehdit’ kokan ifadeler ABD’yi tezi kabule iknaya yönelik.

Pek çok konuda Erdoğan’ın şahsında Türkiye’yi kolladığına inanılan Trump bu defa da istenen çizgiye gelecek mi?

“Hangisi daha önemli ABD için; Türkiye’nin dostluğu mu, yoksa PYD/YPG yapılanmasının dostluğu mu?” tarzında formüle edilecek bir soruya muhatap edildiğinde Trump ne diyecek?

Kırılma noktasına gelindiği ve bunun bugüne kadar yapılmış BM toplantılarına iştiraklerin hiçbirinde olmadığı kadar önem taşıyan bir ziyarete dönüştüğü çok açık.

Ziyareti iyi izlemek gerek.

ΩΩΩΩ 



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz