Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Gerçek, Gerçeklik Ve Kurgu…

Yazar Abdülaziz Tantik Analiz Etti...

Gerçek, Gerçeklik Ve Kurgu…

İçinde gerçeğin varlık kazandığı bir tür kapsayıcı bütünlük… Gerçek, duyularımız aracılığı ile hissettiğimiz şey, gerçeklik bu gerçeği içinde taşıyan üst yapı. Böylece gerçek ile gerçeklik arasında önemli bir bağ olduğu aşikâr. Gözlem ve deneyim içinden farkındalığımız ile ayırdına vardığımız her şey gerçektir ve bir gerçekliğe göndermedir.

Gerçeklik, hayalî olanın dışında kalan ve gündeme gelen şey için kullanıldığını biliyoruz. Yani yaşamın bizzat kendisi olarak tedavüldedir. Bir başka ayrımda,  olan ile olması gereken arasında da açığa çıkar. Olması gereken, gerçeklik kategorisine girmez, girdirilmez.

Modernlik bağlamında gerçeklik, hakikatin yerine ikame edilen önemli kavramsallaştırmalardan biridir. Hakikatin uygulamaya dönük olmayan her şeyinin dışarıda bırakıldığı bir düşünce zemininde uygulanmış olana yönelik bir ilginin varlığını da açığa çıkartır. Modern düşünce, soyut, hayali, uygulamaya matuf olmayan her şeyi dışarıda bırakarak uygulanabilir olacak ve uygulanmış olan üzerine deney ve gözlem ile elde edilen bilginin niteliği olarak da betimleniyor gerçek ve gerçeklik… 

Bu insanın somut dünyasına dair yoğun bir ilgiyi gündemleştirirken, zihni de bu somut durum üzerinden biçimlendirmeyi açığa çıkartıyor. Ayrıca ilişkide de somut durumların sonuçları üzerinden bir vizyon ortaya koyma çabası kaçınılmaz oluyor. Psikoloji ve sosyoloji bilimleri de bu çerçeve içinde tanımlamayı gerçekleştiriyorlar. Doğa üzerinden elde edilen gerçeği, doğa dışında kalan insan, toplum ve hatta tarihin yeniden yorumlanmasında da bir teknik olarak kullanılmaya başladığını gösteriyor. Gerçekliğe yapılan bu yoğun vurgu ile eylemin önemi gündemleştirilirken, gündemin kendisinin hangi kıstasa göre biçimlendirilmesi gerektiğini de işaret etmiş oluyor. Bu kendi içinde bir paradoksal durum oluşturuyor. Bir durumun kendisi, durumun nedeni olarak inşa ediliyor. Bu da ciddi sorunların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Anlamsızlık ve yabancılaşma bu sonucun tabii uzantısı olarak varlık sahasına çıkıyor. 


Olan biten şey için gerçek kavramının kullanıldığını biliyoruz. Ayrıca hakikatin indirgenmiş son hali olarak kullanılıyor. Yani hakikat, aslında gerçeğe dönüşendir anlamını da zorunlu bir anlama olarak dikte ediliyor. Yani gerçek ve gerçeklik, gözlem ve aklın sınırları içine indirgenmiş hakikatin kendisi için kullanılmaktadır. Ama asıl gerçeklik, yaşamın oluş sürecinde meydana gelen olay, durum ve olguların bütününe yönelik kullanılmaktadır. 

Bu kavrayışıyla gerçeklik hakikatten uzaklaştırılmış durumdadır. Her kavram, anlam itibarıyla soyuttan somuta doğru bir indirgemeye tabi kılınır. En soyut hali ile kavram kapsayıcı bir anlamı taşırken, indirgemeye tabi kılındığında her indirgeme olgusunda bağlama göre yeni ve daraltılmış bir anlamı içerir hale gelir. Bu da hakikatin kapsayıcı özelliğinin somut bir düzeyde indirgenmiş biçimi ile hakikati tam olarak ifade edemeyeceğini veya kısmi bir temsiliyeti taşıyacağını söylemeyi doğruluyor. Ama sürekli indirgenmiş biçimi ile gerçeğe dönüştürülmüş hakikat süreç içinde anlam alanı daraltılmış olduğu için unutulmaya yüz tutacaktır. Sonuçta gerçek hakikatin yerine ikame edilebilir hale gelir. Ki sonuç zaten böyle olmuştur. 

Hakikat, tanımı gereği elbette ki bağlam içinde somutlaşabilir. Ancak bu somutluğu gözlem ve akli sınırlar içinde tutmak her zaman doğru sonuç vermez. Çünkü hakikat olandan fazla bir şeydir. Bu fazlalığı dikkate almayan her bakış hakikati sınırlar içinde hapsederek yokluğuna neden olacaktır. Soyut olan bir şeyi somutlaştıramadığımız sürece hakikat tanımı alamaz. Ama hakikat soyutu da içermektedir. Yoksa hakikatin alanının daraltıldığını söylemek durumundayız. Hakikat, her açıdan da kayıtlanamaz olana işaret eder. Bu yüzden gerçeklik ile hakikat arasındaki ilişkiyi biraz daha netleştirmek lazım.

Hakikat, gerçekliğin illiyetini verendir. Hakikat, kendini izhar ederken gerçekliği bir araçsal zemin olarak kullanmaktadır. Gerçeklik, hakikatin içinde bir cüz olarak bulunur, hakikat ise gerçekliği kuşatan bir anlam dizgesini içerir. Bu yüzden gerçeklik hakikat olmadan var olamaz, olsa da hakikat ile bağı kurulamayacağı için sahte ve kurguya tekabül eder. Bu kurgu, doğal olan değil insan aklının eseri olan kurgudur. 

Varlık ile bilgi arasındaki ilişkinin niteliği ile hakikat ile gerçeklik arasındaki ilişkinin niteliği eş değer görünür. Bilgi varlığı bize gösterir. Varlık ise bilgiye görünürlülük kazandırır. Karşılıklı bir etkileşim söz konusu... Hakikat ile gerçeklik arasında hem kopmaz bir bağ hem de bir farklılık söz konusudur. Ama aynı zamanda karşılıklı etkileşime de açıktır. Etkileşimin dinamiği ise hakikate aittir. Varlık, bilgi olarak tezahür eder. Ontik yapısı ancak insan açısından bir bilgiye mebni olarak algılanabilir. Bu yüzden bilgi, varlığın insan idrakine sunulmasını sağlar. Bilgi, bir boyutu ile malumat içerir. Ancak, varlığın hem ilişki biçimini dile getirilmesine imkân tanır, hem de insan ve varlık arasındaki bağı ve bağıntıyı açıklar. Bu yüzden varlık ile bilgi önemini insan idraki açısından belirgin kılar. Gerçeklik, varlığın bilgi olarak gerçeğe yöneldiği zeminin kurgulanmasına imkân tanır. Gerçek ise bilginin idrak sonucu varlık kazanmasıdır. Bu noktada varlık, hem varolan olarak varlık, hem de bilginin somutlaşması üzerine varlık kazanan bilgiye de isim olarak kullanılabilir oluyor.

Soru ve sorun şu: gerçek ve gerçeklik, bilgi açısından bir kurgu üzerinden bilgiye dönüştürülebiliyorsa ki bunun örnekleri pek çoktur; o zaman gerçek ve gerçeklik öncesine dair bir bilginin varlığını gözlemleyebiliriz. Bu da bize gerçeğin öncesine dair bir yaklaşımın varlığını makul kılar. Hakikat ile gerçeğin bağı da bu zemin üzerinde anlam kazanır. Ancak modernlik, tam burada gerçeği hakikatten koparmaya zemin olarak hakikatin deney ve gözlem ile keşfedilemeyecek tabiatına gönderme yaparak kendisine bir makuliyet ve meşruiyet zemini aramaktadır. Ama birçok farklı bilişsel süreç ile gerçek öncesine yönelik bilgilere ulaşma imkânının varlığı da bilinmektedir. Bu temel gerilim noktası hakikat ile gerçeği birbirinden ayırmaya neden olmamalıdır. Bu gerilim tam tersi bir şekilde düşüncenin ve bilginin dinamiğini ve dinamizmini sağlar. 

Kurgu, her varlıkta olduğu gibi bir masumiyet karinesidir. Ancak kurguyu bir düşünme yetisi içinde yeni bir bağlama taşıdığınızda olumlu veya olumsuz bir vasıf kazanır. Kendi başına her kurgu iyi ve kötünün ötesindedir. Ancak bağlam, ona iyi ve kötü olma vasfını kazandırır.

Yaşam bir sistem ve sistematik bir özellik taşıyorsa bu onun kurgulandığını bize gösteren en önemli göstergesidir. Her şeyin yerli yerinde oluşu veya yerinden oluşu da bir sistem içinde anlamlı kılınabiliyorsa, o zaman kurgunun sağlam olduğunu gösterir. Bu noktada ilahi bir kurgunun varlığının tanıkları olarak sürekli içinde yaşadığımız için çok önemli olan bu durumu göz ardı ederiz. Hâlbuki yer ve gök ile içindekilerin ahenk ve uyumu birlikte düşünüldüğünde bir sistemin varlığı kaçınılmaz. Her sistem ise bir kurguyu içinde barındırır. Gerçeklik, bu kurgu sayesinde anlam kazanıyor ve hayata geçirilmesinin imkânlarını izhar edebiliyor. 

Bu yüzden kurguyu kötülemek değil de kurguyu genişliği, darlığı, olayla bağıntısı veya uzaklığı ile ilişkili olarak değerlendirmeye tabi tutulur. Yani kurgu kendi başına bir eleştiri konusu değil, bilakis, içinde içerik olarak taşıdığı şey üzerinden eleştiriye tabi kılınmalıdır. Kurgu olmadan her hangi bir şeyin varlığı veya yokluğu tartışılamaz olandır. Bu yüzden içinde var olduğumuz her şey bir kurguya mebnidir. Olacak olanda kurgudan bağımsız değildir. Bu yüzden kurgu ancak, ön varsayımlar üzerinden yeni bir bağlama taşınabilir. Kurguyu yapan akıl veya düşünme yetisinin neye yöneldiği ve ne için yöneldiği kurgunun neliğini açığa çıkartır.

Gerçeklik ile kurgu arasındaki bağı yukarıda izah ettik. Ancak, gerçekliği inşa eden akıl, insan aklı olması bağlamında ve bu aklın alanının sınırlı oluşu yüzünden yapılan kurgunun gerçekliği kendi bağlamından kopartarak yeni bir gerçeklik inşa ettiğini bilmemiz gerekiyor. Bu gerçeklik, sahte ve yabancılaşmış bir gerçekliktir. Hakikat ile bağı kopartıldığı için de kendi doğallığını yitirmiştir. Hakikatten kopuk, sınırlı bir akli yeti ile kurgulanmış gerçeklik, doğal olarak hiçliği ve yabancılaşmayı içinde taşıyarak anlamsızlığı bir anlam olarak dikte etmeye yarayacaktır. Yani gerçekliği kendi ‘fazlasından’ kopardığınız andan itibaren onu yetim bırakırsınız. Yetim, her zaman travmaya açık bir yapı taşır. İşte bu travmatik yapı, gerçekliği de travmatik hale dönüştürüyor. Yetim doğal olma halini taşımadığı ve zorunlu bir süreç üzerinden işlediği için travması da daha güçlü olmaktadır. Yaşadığımız an bu travmatik durumun sonucudur. 

Her kavramı olduğu gibi gerçek ve gerçeklik kavramı gibi kurgu kavramını da kendi asli anlamına icra etmek insan olmanın temel sorumluluğudur. Ama bu sorumluluğu yerine getirmek için bu kavramların içeriklerinin değişime uğradığını ve travmatik bir durumu inşa ettiğinin idrakine sahip olan bir zihni yapı travmayı giderecek bir çözümü bulabilir.



Anahtar Kelimeler: Gerçek Gerçeklik Kurgu…

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz