Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Veysi DÜNDAR; Bad-el Harab-ül Basra

Hürriyet her daim olduğu gibi 2019 Türkiye’sinde de resmi ideolojinin sözcülüğüne soyunuyor. Geçmiş dönemden farklı olarak iktidarın kendini devletle özdeşleştiren partide olması ise, bu sözcülüğü geçmişten farklı olarak tek sesli bir nakarata...

Veysi DÜNDAR; Bad-el Harab-ül Basra

Hürriyet Gazetesinin yeni genel yayın yönetmenini duyduğumda başlıktaki ifade geldi aklıma. Kanal 7’den Hürriyet’e ulaşan kariyer yolu aslında ülkede son 25 yıla damga vuran siyasi gelişmeleri de özetliyor.

Türkiye’de gazeteciliğin cumhurbaşkanlığı da artık bir zamanlar “zenci” muamelesi yapılan siyasal İslam ekolüne emanet oldu.
AKP siyaset sahnesinde temsil ettiği mahrecinin her zaman açık ya da gizli nemasını kullandı.
Hürriyet’in en tepesinde Ahmet Hakan’ı gördüğümüzde bu başarı hikayesi bir kez daha göğsünü gerecek.
“Ey Sekülerler gördünüz mü, sizin en güçlü kalenizde artık bizim bayrağımız dalgalanıyor.”

Kimsenin kimseyi kandırmasına lüzum yok. Hürriyet’in yeni Genel Yayın Yönetmeni Nişantaşı kafelerinin güncel müdavimi olsa da aslında mahallenin çocuğu olarak bu makama yükselen bir hikayenin anlatıcısıdır.
Hürriyet gazetesinin manşetinde 71 yıllık tarafsızlık vizyonuyla tanıtılan bu atamanın Hürriyet’in mahalleye iyi gelmeyen geçmiş zamanlardaki duruşunu da benimseyen sahteliğini teşhis etmek zor değil.
Hürriyeti uzun yıllar düzenin en önemli nirengisi olarak tam karşısına koyanlar bugün onun 71 yıllık geleneğine sahip çıktıklarını iddia ediyor.

George Orwell’i bile şaşırtacak kadar bir gerçek bükümü olan bu sözde tarafsızlık övgüsü, arka planında ise ‘bitaraf olan bertaraf olur’ iddiasını sahneye taşıyor.
Meşhur “Derviş Dervişe Sırayla Binermiş” sözünü doğrulayacak şekilde hadi bakalım “bu güne kadar siz güldünüz biraz da biz gülelim” söyleminden ibaret olan bu kurguya her halde en çok Hürriyet’in geçmişini bilenler şaşırmıyor.

Hürriyet her daim olduğu gibi 2019 Türkiye’sinde de resmi ideolojinin sözcülüğüne soyunuyor. Geçmiş dönemden farklı olarak iktidarın kendini devletle özdeşleştiren partide olması ise, bu sözcülüğü geçmişten farklı olarak tek sesli bir nakarata tahvil ediyor.

Öncelikle eleştiriden münezzeh bir parti lideri ve onun bu niteliğinin alt kırılımında farklı doz ve kategorilerde somutlaşan ‘parti=iktidar=devlet’ denkleminde sürekli formüle katkı veren bir 4. gücün amiral gemisinden söz ediyoruz. Tek bir farkla ki, gemiler normalde deniz ve okyanuslarda seyreder; bu gemi ise kapalı devre bir havuzda filotillaya riyaset ediyor.

‘Ben sana Genel Yayın Yönetmeni olamazsın ya da Hürriyet’e olamazsın demedim, ben sana bir gazete genel yayın yönetmeni olamazsın dedim’ diyecektir sağ olsa Çetin Emeç.
Onu, Abdi İpekçi’yi Turan Dursun’u Uğur Mumcu’yu katledenlerin ortak paydası hala meçhul ama yok edilenlerin ortak paydası gayet açık ve net.

Türkiye 2000’lere gelmeden en değerli gazetecilerini boşuna kaybetmedi.

En değerli gazeteciler kaybolduktan ve bunun üzerinden yaklaşık 20 yıl geçtikten sonra artık acınacak halde birer karikatüre dönmüş pseudo-gazetelerden söz ediyoruz. Ve tabii ki eski dönemin satirik mizah dergisi Gırgır’ın Hasan Kaçan’ı artık kimseyi eleştirecek enerjiye sahip değil. Enerjisi sadece övgüye tahsisli.

Hürriyet-Milliyet tekelini kıran Sabah’ı da bünyesine alan iktidar yandaşlık vasatı Türkiye’de markaları ile değer taşıyan ve belki de müdahale edilmese bu değeri hala koruyacak olan gazeteleri birer yayın organına dönüştürdü. Bu gazeteler sadece geçmişten getirdikleri logolarının ve mizanpajlarının hatırına apolitik kesimler nezdinde bir değeri haizler.

‘Basra harap olduktan sonra, Basra’ya Vali olsanız ne olacak?’
Hürriyet’e bugün Genel Yayın Yönetmeni olmakla HDP’nin kazandığı belediyelere atanan kaymakam olmak arasında çok fark yok.
Hele ki Hürriyet’in son birkaç günde onlarca gazetecisi kovulmuş ve öz saygısını muhafaza eden ama bir süredir muhtemel ki işe burunlarında mandalla gelen tanınmış isimleri istifayı basmış iken.

Gregor Samsa bir sabah uyandığında kendini kocaman bir böcek olarak bulur. Samsa acaba ilk defa o sabah mı aynaya bakmıştı? Kafka bu konuda bizi aydınlatmaz.
Gregor Samsa uzun bir süre böceklikle iştigal etmiş olabilir. Aynaya bakınca durumun vehametini anlamış olmalı. O ana kadar duyuları ona hiç bir uyarı vermemiş olsa gerek.

Dönüşümü herkese tavsiye ediyorum.
Açıp bakmak için doğru zamandayız.

Önceki İçerik Fatih Terim: Kaybedecek fazla bir şeyimiz yok

Sonraki İçerik Siyasal İslam’dan Ezoterik İslam’a

Veysi Dündar

Veysi Dündar



Anahtar Kelimeler: Veysi DÜNDAR; - Harab- Basra

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER