Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

SELAHATTİN DEMİRTAŞ DAVASI AİHM BÜYÜK DAİRE'DE: TARAFLAR NE DEDİ?

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğuna ilişkin dava bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire'de görülmeye başlandı.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ DAVASI AİHM BÜYÜK DAİRE

Fransa'nın Strasbourg kentindeki AİHM Büyük Daire'de Çarşamba günü görülen duruşmada Demirtaş'ı Prof. Dr. Başak Çalı, Dr. Kerem Altıparmak, Mahsuni Karaman, Benan Molu, Ramazan Demir ve Aygül Demirtaş temsil etti.

Türk hükümetini ise Bonn Üniversitesi Uluslararası Kamu Hukuku Enstitüsü'nden Alman avukat Stefan Talmon savundu. Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanı Hacı Ali Açıkgül de Türk hükümeti adına davanın siyasi boyutuyla ilgili açıklamalarda bulundu.

AİHM'in internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Büyük Daire'deki 17 yargıç arasında AİHM'e seçilen ikinci kadın Türk yargıç olan Doç. Dr. Saadet Yüksel de bulundu.

Mahkeme, davaya müdahil olarak katılan Avrupa İnsan Hakları Komiserliği gibi kurumların görüşünü de üçüncü taraf olarak aldı.

Twitter'daki Demirtaş'ın Savunması hesabından paylaşılan fotoğrafa göre, duruşmayı Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş ile HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli de takip etti.

@DemirtasSavunma tarafından yapılan numaralı Twitter paylaşımını geçin

Demirtaş'ın Savunması@DemirtasSavunma

AİHM Büyük Dairede görülen duruşma sona erdi.

Resmi Twitter'da görüntüle

2.099

14:21 - 18 Eyl 2019

@DemirtasSavunma tarafından yapılan numaralı Twitter paylaşımının sonu

AİHM'in kararını ilerleyen aylarda açıklaması bekleniyor.

Demirtaş'ın avukatlarından Ramazan Demir Twitter üzerinden "Bugün davanın yalnızca duruşması yapıldı. Kararın yazımı ve açıklanması ayları bulacak. Mahkemenin benzer davalarda 6 ile 9 ay arasında bir sürede kararı açıkladığı olmaktadır" açıklamasında bulundu.

Duruşmanın ardından bir açıklama yapan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ise, "Bugün Türkiye'deki iktidar, demokratik siyaseti tasfiye etmek için, kendi otoriter rejimini sürdürebilmek için, yargıyı adeta bir araç haline getirmiş durumdadır. Umarım ki bu dava neticesinde hep birlikte bu sürece son verebiliriz" dedi.

AİHM Büyük Daire'de neden yeniden yargılama yapılıyor?

AİHM, 20 Kasım 2018 tarihli kararında Demirtaş'ın tutuklanmasında hak ihlali tespit etmiş ve Demirtaş'ın serbest bırakılarak tutuksuz yargılanmasına hükmetmişti.

AİHM, Demirtaş'ın 'makul bir şüpheyle' gözaltına alındığını ve tutuklandığını kabul etmiş, ancak ulusal mahkemelerin Demirtaş'ın tutukluluğunu 'yeterli' gerekçe olmadan uzun tuttuğuna hükmetmişti.

Mahkeme kararında, dava öncesi tutukluluk süresinin uzun olmasının Demirtaş'ın Türkiye'de Meclis'teki siyasi faaliyetlerde yer almasını engellediğini, bunun da ifade özgürlüğü ile seçme ve seçilme özgürlüğüne haklı olmayan müdahale anlamı taşıdığını belirtiyordu.

Mahkeme, 16 Nisan 2017'de yapılan anayasa referandumu ile 24 Haziran'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde tutukluluğun uzatılmasının, demokratik bir toplumun temelinde yer alan "çoğulculuğu baltaladığına ve bağımsız siyasi tartışmaların yürütülmesini sınırladığına" da hükmetmişti.

Mahkeme, Türkiye'nin Demirtaş'a 10 bin euro manevi tazminat cezası ile masraflar ve harcamalar için 15 bin euro ödemesine de karar vermişti.AİHM'nin kararına hem Türkiye hükümetinin hem de Demirtaş'ın avukatları itiraz etmişti.

Türk hükümeti kararın bütününe itiraz ederken, davacı taraf olan Demirtaş'ın avukatları ise karardaki, tutuklanmasının "makul bir şüpheye dayandığı" kısmının yeniden değerlendirilmesini talep etmişti.

Kararın ardından 4 Aralık 2018 tarihinde, Demirtaş'a "terör örgütü propagandası yapma" suçlamasından verilen hapis cezası onanmış, böylece AİHM'in Demirtaş hakkında verdiği kararı da hükümsüz kalmıştı.

Demirtaş'ın avukatları: Tutukluluk siyasi

Selahattin Demirtaş'ın avukatları, duruşmaya eski HDP Eş Genel Başkanı'nın tutuklanmasına giden siyasi süreci anlatarak başladı ve tutuklamanın "siyasi amaçlarla" gerçekleştiğini savundu.

Başak Çalı, "Bu dava yalnızca Demirtaş'ın özgürlüğünden yoksun bırakılmasından ibaret değildir. Aynı zamanda Türkiye'de muhalefeti susturmak ve cezalandırmak için yargının kullanılmasının, AİHM tarafından nasıl tespit edileceği ve yanıtlanacağı davasıdır" dedi.

Ardından avukatlar, HDP'nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde oyların yüzde 13,1'ini alarak, TBMM'deki en büyük ikinci muhalefet partisi haline geldiği ve AKP'nin ilk kez Meclis'te tek başına hükümet kurma sayısına ulaşamadığını hatırlattı.

Çalı, "7 Haziran 2015 seçiminin ardından iki önemli olay gerçekleşmiştir. Türkiye'deki demokratik tartışma ortamını yükselten barış görüşmeleri çökmüş ve Erdoğan HDP'yi, özellikle de Demirtaş'ı doğrudan ve açıkça 'terörist' olarak hedef göstermeye başlamıştır" dedi.

Demirtaş

Ardından Demirtaş hakkında soruşturmalar açılmaya başlandığını söyleyen Çalı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tutuklanmasından sadece dört gün önce, Türkiye genelinde farklı savcılar, Demirtaş hakkındaki iddianamelerini, görünüşte kendi inisiyatifleriyle, Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı'na göndermeye başlamıştır.

"Dokuz farklı savcının, merkezi bir talimat olmadan 96 saatlik bir süre içerisinde fezlekelerini Diyarbakır'a nasıl gönderdiklerini açıklamanın akla uygun bir yolu yoktur."

Bu olayları takiben 4 Kasım 2016'da aralarında Selahattin Demirtaş'ın da olduğu HDP eş başkan ve milletvekillerinin evlerine düzenlenen baskınlarla gözaltına alındıklarını belirten Çalı, "4 Kasım 2016'da Diyarbakır Mahkemesi, Demirtaş'ın tutuklanmasına yönelik dokuz gerekçe ileri sürmüştür. Bunlar, Demirtaş'ın Türkiye'nin en büyük ikinci muhalefet partisinin eş başkanı olarak yaptığı siyasi konuşmalardır" dedi.

Çalı savunma yaptığı sırada, "HDP'nin Demirtaş'ın liderliği altında Türkiye çapında elde ettiği siyasi başarı, Erdoğan'ın onu ve partisini 'terörist' olarak hedef almasına yol açmıştır" ifadelerine yer verdi.

Demirtaş'ın dosyasındaki delillerin sahte olduğunu savunan avukatları, "Demirtaş'ın tutuklu olduğu dosyaya yasa dışı yollarla elde edilmiş telefon dinlemeleri eklenmiş ve bu telefon görüşmelerini yaptığı yasal parti görevlileri, terörist olarak gösterilmiştir" dedi.

Benan Molu, daha sonra görevden alınan ve "terör örgütüne üye olmak" gibi ciddi suçlarla yargılanan savcılar tarafından Demirtaş'ın dosyasına "sahte deliller" eklediğini ve bu delillerin eski HDP Eş Genel Başkanı'nın tutuklanmasına gerekçe olarak kullanıldığını kaydetti.

Molu, 20 Kasım 2018 tarihinde AİHM Demirtaş'ın tutukluluk halinin yasadışı olduğuna karar verdiğinde, Cumhurbaşkanı'nın "Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz" dediğini, AİHM içinse "terörist sevici" ifadelerini kullandığını hatırlattı.

'Canan Kaftancıoğlu aynı şeyleri yaşıyor'

Canan Kaftancıoğlu

Avukatlar savunmalarında genel olarak, "Cumhurbaşkanının yargı üzerinde etkili olduğunu ve Türkiye'de bağımsız bir yargıdan söz etmenin mümkün olmadığını" kaydetti.

Molu, İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminin tekrarlanmasını ve Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine kayyum atanmasına da bu duruma örnek olarak gösterdi:

"Demirtaş'ın yaşadıkları, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun da başına geldi. (Kaftancıoğlu) CHP'nin İstanbul seçimlerini kazanmasından sonra, 'terör propagandası' suçlamasıyla iki hafta önce cezalandırılmıştır. Bu kalıp, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları pahasına Türkiye'de tekrarlanmaktadır" dedi.

Türk hükümeti tarafı ne dedi?

Türkiye hükümeti tarafı ise yargılama sürecinde yöneltilen suçlamaların hiçbirini kabul etmediklerini kaydetti.

Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanı Hacı Ali Açıkgül, başvuru sahibinin şiddeti kınadığı algısı yaratmaya çalıştığını söyleyerek, "Tabi ki, başvuru sahibi göstermelik olarak şiddet karşıtı çağrı yaptı. Ancak aynı zamanda, mümkün olan bütün yöntemlerle direnme, ayaklanma ve protesto etme çağrısında bulundu" dedi ve 6-8 Ekim olaylarını kastederek, Demirtaş'ın söylemlerinin 45 kişinin ölmesine, 769 kişinin yaralanmasına yol açtığını söyledi.

Türkiye

Türk hükümetinin avukatı Stefan Talmon, Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğunun Parlamentolararası Birlik (IPU) İnsan Hakları Komitesi'nin de gündeminde olduğunu belirterek, AİHM'in başka bir uluslararası soruşturmaya konu olan bir dava başvurusunu kabul etmemesi gerektiğini kaydetti.

Bunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 35. Maddesi'ne aykırı olduğunu belirten Talmon, bu nedenlerle başvurunun reddedilmesi gerektiğini savundu.

Duruşma yaklaşık 3 saat sürdü.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER