Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Dışarıya asker gönderiyor, dev kanal ve yerli oto projeleri geliştiriyoruz.. Biraz da ekonomik gerçekleri düşünsek…

Fehmi KORU ANALİZ ETTİ...

Dışarıya asker gönderiyor, dev kanal ve yerli oto projeleri geliştiriyoruz.. Biraz da ekonomik gerçekleri düşünsek…

Türk askeri epeydir Suriye’de.

Libya’daki Sarrac yönetimi ülkesindeki iç çatışmada Türk askerine ihtiyaç duyduğunu bildirdi; daha önce böyle bir talep geldiğinde Libya’ya asker gönderme taahhüdünde bulunulduğu için yakında Türk askerini Libya’da da göreceğiz demektir.

Suriye’deki Türk askeri varlığı sınırlarımıza yönelik güvenlik tehdidiyle ilgili; teröristlerin topraklarımıza dönük faaliyetlerini engellemek için sınır-ötesi bir görev Suriye’de asker bulundurmak…

Ya Libya? Gerekçe olarak akrabalık bağları dahil pek çok sebep ileri sürülüyor. En önemlisinin ise, geniş bir ülkeler topluluğunun Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ekonomik çıkarlarını zedeleyecek bir işbirliğine girişmeleri karşısında tedbir almak olduğu anlaşılıyor.

Kamuoyunda Suriye ile Libya’daki sıcak çatışmalarda askeri varlık göstermeye ciddi bir muhalefet bulunmuyor.

Eş-zamanlı olarak gündeme giren Kanal İstanbul projesinin doğrudan askeri bir yönü yok; varsa bile o yön ABD ve Rusya’nın hassasiyetleriyle ilgili… Sonuçta iç-deniz olan Marmara’da alternatif yeni bir boğaz inşası söz konusu. İstanbul Boğazı’nın Montrö Antlaşması ile belirlenmiş özel statüsünün getirdiği kısıtlamalardan kurtulmak istendiği belli. 

Tam bu konular üzerinde tartışmalar sürerken dün heyecanı yükselten yeni bir projeyle tanıştı ülkemiz: Yerli ve milli otomobil

Bugüne kadar çoktan her şeyiyle yerli bir otomobile sahip olamama eksikliğini giderecek bir atılım bu.

Eh, bunlara sevinmeyeceğiz de ne yapacağız?

Sevinelim sevinmesine de…

Hem sevineceğiz, hem de hesap yapacağız…

Ülkemizde var olan tek sorun terör değil. Sınırlarımızın güvenliği biraz da Libya’dan başlıyor ve işte görüyoruz, orada sıkışan yönetim bu durumuna çare olarak Türkiye’den asker gelmesini bekliyor. Ancak, toplumsal tartışma gündeminde yok muamelesi gören ve hiç konuşulmayan, buna karşılık bireysel planda herkesin her gün düşünmek ihtiyacı duyduğu bir sorunumuz var: Mali kaynaklarımız kısıtlı, paramız yok…

Çevremizdeki ülkelerin bolca nimetlendiği petrol ve doğalgaz zenginliğinden mahrumuz. Sadece mahrum değiliz, aynı zamanda doğalgazı köylerine kadar götürmüş enerji açı bir ülke olduğumuz için devlet bütçesinin önemli bir bölümünü petrol ve doğalgaz ihtiyacımızı karşılamaya ayırmak zorundayız.

Devletin gelirleri sınırlı. Üretmemiz, özellikle de başka ülkelere de satabileceğimiz ürünlerimizin bulunması gerekiyor. Dünya ekonomisinin en azgın rekabetçi ortamda bulunduğu bir dönemde kalabalık nüfusumuza iş sağlayan 7/24 çalışan fabrikalarımız ile sürekli üretim yapmak zorundayız.

Yurtdışına gönderdiğimiz askerler ve çatışmacı ortamlarda kullanmak üzere elde bulunması gereken silah ve teçhizat için de paraya ihtiyaç olması kesin. Kanal İstanbul ve yerli-milli otomobil gibi dev projeler de bedavaya mal olmayacak; son dönemlerde inşa edilmiş köprüler ve otoyollar için bulunmuş ‘devlet garantili yap-işlet-devret modeli’ türü yöntemlerin bu projeler hakkında da devreye sokulması bekleniyor.

O yöntemlerin işe yaraması için de başlangıç semayesine ve devlet garantisi yüzünden meydana gelecek açıkları karşılayacak bir hazır paraya ihtiyaç var.

Fabrikalar 7/24 çalışmak şöyle dursun, son yıllarda birbiri ardına kepenk kapatıyor. “Simitimiz bile dünyanın dört bir yanında para ediyor” diye sevinirken uğranılan hayal kırıklığı eşliğinde ekonomik dar boğazla karşı karşıya geldiğimiz de bir gerçek.

İşsizlik tahammülü zor boyutlarda. Ülkemizde her beş kişiden biri iş arıyor; işsizler arasında gençler ve üniversite mezunları en kalabalık kesim.

Tarihimiz ne diyor?

Kanal İstanbul ve ekonomik dar boğaz…

Yerli-milli otomobil projesi ve işsizliğin rekor rakamlara ulaşması…

Konuşup tartıştığımız ve bunu yaparken övünüp sevinmemiz beklenen konular ile üzerinde bir an bile düşünmememiz beklenen mali açıdan durumumuz…

Ülkeyi yönetenlerin aldıkları her karar ekonomiyi ilgilendiriyor; dışarıya asker gönderme de, İstanbul Boğazı’na paralel bir kanal inşa etme ve sıfırdan araç üretme projeleri de… Bütün bu projelerle birlikte onların gerektirdiği mali kaynakların nereden karşılanacağının da toplumla paylaşılması gerekmez mi?

Yemen’e, Libya’ya geçmişte de asker gönderdiğimiz dönemler oldu; o dönemler sadece tarihimizin sayfalarında yer almıyor, yanık türkülerimizde de yaşıyor. Sonunda devletin her kuruş geliri üzerinde bir kontrol mekanizması kurulmuş, mali sıkıntılar sonrasında koskoca bir imparatorluğun varlığının tehlikeye düştüğü görülmüştü.

Ekonomik yapıyı güçlendirmeden girişilecek her yeni girişim ve proje yeni sıkıntılara yol açabilir.

İş dünyamızın kendi ayakları üzerinde duramadığını ve hep devletten almaya alışmış olduğunu da unutmayalım.

Tartışmasına tartışalım da, arada bir şu mali kaynak sorununu da düşünmeye başlasak iyi olacak.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER