Mehmet Ocaktan yazdı;
Önceki gece adeta bütün Türkiye Habertürk’te İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun gazetecilerin sorularına vereceği cevaplara kilitlenmişti. Çünkü organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan Sedat Peker’in kendisiyle ilgili son terece ciddi iddiaları vardı ve herkes “acaba ne diyecek” diye merak ediyordu.
Ama Soylu programın başından sonuna kadar gazetecilerin soru sormasına fırsat vermedi, araya sıkıştırabildikleri birkaç soruyu da hiçbir şekilde cevaplamadı. Bu aslında kendi kendine şarkı mırıldanmak gibi bir şeydi sanki… Ama hemen hatırlatalım, bu şarkı burada bitmez…
Çünkü milyonların izlediği Peker’in iddiaları öyle şarkı mırıldanır gibi kendi kendine anlamsız cümleler kurarak geçiştirilebilecek türden değil. Maalesef sorulara cevap vermediği ya da veremediği için iddialar havada kaldı ve toplumun zihnindeki soru işaretleri daha da derinleşti. Eğer toplumu ikna edici açıklamalar yapamazsınız doğal olarak insanlar size değil, iddiaların sahibi olan suç örgütü lideri olarak tanımladığınız kişiye inanmak zorunda kalırlar. Muhtemelen bakanın bu açıklamalarından sonra insanlar, Peker’in inandırıcılığı zayıf olan bazı iddialarına bile inanmaya başlayacaklardır.
Programdaki bu tavrıyla Süleyman Soylu, iddialar karşısında ne kadar savunmasız olduğunu göstermiş oldu ki doğrusu bu Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanı adına büyük bir talihsizlik…
Bir kere önceki gece televizyonda gördüğümüzü fotoğraf, kendisini hep bir “güç” sembolü olarak konumlandıran Süleyman Soylu görüntüsünün çok gerisindeydi. Öyle ki programın başından sonuna kadar adeta her cümlenin başında cumhurbaşkanına “Seni korumak için çok şey yaptım, kurtar beni cumhurbaşkanım” der gibiydi… Mesela Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ve DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ı hedef alarak bu isimleri partiden uzaklaştırmak için ne kadar büyük gayretler sarfettiğini ve bu konudaki kumpaslarda ne tür yararlıklar gösterdiğini uzun uzun anlatarak “genel başkanım seni ancak ben korurum” mesajını vermesi çok trajik bir görüntüydü.
Bu öylesine bir çaresizlik ki kendisiyle ilgili iddialara ilişkin her soruda, uzun bir girizgah yaparak terörle mücadelede ne kadar başarılı olduğunu anlatıp sonra da kendi kendine sessiz şarkılar söylemeyi tercih etti.
Maalesef Süleyman Soylu iddiaların hiçbirine cevap vermeyerek kendisiyle ilgili oluşturulmaya çalışılan şüpheleri daha da derinleştirdi. Ama aynı zamanda AK Parti’yi de toplum nezdinde bir takım soru işaretlerinin muhatabı haline getirdi. Mesela bazı AK Partili bakanları, vekilleri hatta bürokratları zor durumda bırakacak bir takım imalarda, atıflarda bulundu.
En vahim olanı da kendi bakanlığından önceki AK Parti iktidarını neredeyse toptan inkar anlamına gelebilecek değerlendirmeler yapmış olmasıdır. Diyor ki Soylu: “Türkiye bugün siyasal istikrarı nasıl sağlıyor? Milliyetçi Hareket Partisi’yle AK Parti’nin işbirliğiyle. Tartışılmayacak bir siyasi üstünlük var, Türkiye’de siyasal istikrarsızlık yok. Terörden bir şey yapılabiliyor mu? Unuttuk terör olaylarını. Her gün bir bombanın patladığı, her gün insanların... İstanbul’da kapanmayı göze alan alışveriş merkezleri vardı. Türkiye dönem dönem böyle saldırılar altında kalmıştır. Özne ben değilim. Hedef Türkiye’dir.”
Açıkça sormak gerekiyor, siz bakan olmadan önce Türkiye’de CHP iktidarı mı vardı? Soylu’nun bu sözlerinin daha anlaşılır tercümesi şudur: Benden önceki AK parti iktidarı döneminde her gün sokaklarda bombalar patlıyordu, insanlar sokağa çıkmaktan bile korkuyorlardı, ben geldim ve ülkeyi bu kabustan kurtardım…
Doğrusu AK Parti, kendisine yönelik böylesine açık bir tavır karşısında ne yapacak çok merak ediyorum. Halen parti içinde Soylu’ya karşı derinden ve sessizce akan tepkilerin bir karşılığı olacak mı bekleyip göreceğiz. Ama muhtemelen, çoktan AK Parti’nin anahtarını cebine koyan Devlet Bahçeli’nin Soylu’ya verdiği destek belirleyici olacaktır. Ancak hemen hatırlatalım, bunların hiçbirisi Süleyman Soylu’nun toplum nezdindeki imajını düzeltmeye zerrece faydası olmayacaktır…